Çocuk ve Ergenlere Yönelik Cinsel Şiddet

Bu yazı 02.01.2011 tarihli Hürriyet Gazetesinde ‘‘İstismar En Çok Yakın Çevreden Geliyor!’’ başlığıyla yayınlanmıştır.

Türkiye de cinsel şiddet olgusu

Savaşın olmadığı zamanlar dünyanın barış içinde yaşadığını düşünüyorsak yanılıyoruz. Eğer genç kızlarımız ve çocuklarımız evlerde, sokaklarda, okullarda ve işyerlerinde her gün şiddetin bin bir çeşidine maruz kalıyorsa bu bir savaştır ve bu savaş bu ülkede tüm hızıyla devam etmektedir. Ne savaşı ne de savaşanları durdurmak adına da hiç bir şey yapmıyor, savaşta tahrip olan genç ve çocukların yaralarını sarmıyorsak bu savaş sadece şimdilerde değil, gelecekte de bir çok trajedilere örnek teşkil ederek devam edecektir. Yani bu şiddet babadan oğula, mağduriyet de  anadan kızına geçecek ve bu şiddet, bir nesilden diğer bir nesile taşınarak toplumsal bir kader olacaktır.

Şiddete maruz kalan gençlerin ve çocukların şiddet mağduru olmalarının ötesinde, maruz kaldıkları şiddetin sosyal ve kültürel etkenlere bağlı olarak gelişen travmatik sosyal yankılarıyla da onları bir kez daha ve daha derinden tahrip eder. Türkiye de gerçek şu ki kadın ve çocuklarımız haksızca masumiyetlerini korumadıkları ve kaybettikleri için bir kez daha anneleri, babaları, kardeşleri, komşuları ve birileri tarafından sosyal kınama ve utanç ile tekrar mağdur edilmektedir. Mağdur kadını ve çocuğu sadece maruz kaldığı cinsel ya da fiziksel şiddet zarar vermez, olay ortaya çıktığında yakınlarının verdiği suçlayıcı ve yargılayıcı tepki ve mesajlar da derinden tahrip eder. Belki de Türkiye’de rapor edilmeyen bir çok şiddet olayı, mağdurların kendilerini ailevi ve sosyal dışlanmaya karşı korumak amacıyla gizlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sır sadece kaybedilen bir masumiyetin örtüsü olmaz, kaybedilen kimliklerin ve yaşamlarında örtüsü olur. 

Cinsel istismar nedir ve çeşitleri ?

Cinsel istismar yetişkinlerin zorlama, kandırma, rüşvet, korkutma, tehdit ve baskı yolları ile çocuğa olan sorumluluklarını ihmal edip çocukla her türlü cinsel edimde bulunarak haz alınmasıdır (Burgess 1985, Finkelhor 1984, Kempe 1984). Yapılan araştırmalar cinsel eylemleri altı grupta toplamıştır. Bunlar; 1. Temas içermeyen (seksi konuşma, teşhircilik), 2. Röntgencilik, 3. cinsel dokunma (cinsel organlara dokunma), 4. Oral seks (oral-vajinal, oral-penil, oral-anal), 5. Interfemoral ilişki (çocuk bacakları arasına penisin yerleştirilmesi), 6. Cinsel penetrasyon (anal, genital, parmak, cisim), 7.  Cinsel sömürü (pornografi ve çocuk fuhuşu) olarak yedi gruba ayrılmıştır.  Birçok cinsel saldırının çocuğa yakın kişilerce yapıldığı, aile içinde meydana gelen istismarda yaş ortalamasının 5 ile 7, aile dışı istismarda ise 7 ile 10 yaş olduğu, en sık rastlanılan cinsel istismar türünün parmakla penetrasyon ve penil vajinal olduğu; kız çocukları ve gelişimsel özürleri olan çocukların daha fazla istismara maruz kaldığı bulgulandırılmıştır. Cinsel  istismar dokunma ile başlar ve olayın gizli kalması yüzünden her geçen gün de şiddetini artırarak  devam eder.

Türkiye de yaygınlığı nedir ?

Yurtdışında yapılan görülme sıklığı (prevalans) çalışmaları, çocukluk döneminde cinsel taciz oranının kadınlarda %12 ile 30 arasında değiştiğini, erkeklerde ise %4 ile 15 arasında olduğunu ortaya koymuştur. Ancak Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel şiddetin yaygınlığı konusunda kesin olan sayısal verilere ulaşmak, rapor edilen cinsel istismar kayıtlarının sınırlı olması nedeniyle mümkün değildir.  Varolan  araştırma bulgular da çocuk cinsel istismar yaygınlığının  zamanlara göre oldukça değiştiğini göstermektedir. Mağdurların çoğunun çocuklar olduğu, kız çocuklarının erkek çocuklarına göre daha fazla cinsel şiddete uğradığı, erkek çocuklarının gebelik ve bekâretin bozulması gibi ensestin görünür sonuçlarını yaşamıyor olmalarının şiddetin uzun yıllar saklı kalmasına neden olduğu, aynı ailede birden fazla çocuğun istismara uğradığı saptanmıştır.

Kimler daha çok istismara maruz kalıyor ve neden ?

Kız çocukları erkek çocuklarından daha fazla istismar uğruyor. Yaş olarak daha küçük yaşta olan çocukların, özellikle 2-5 ve 6-10 yaş arasındaki çocukların daha fazla istismar edildiğini görüyoruz. Çocuk büyüdükçe istismar oranı azalıyor. Dikkat çeken ve fiziksel olarak güzel çocuklarla birilkte bir engelli olan özellikle zihinsel engelli çocukların daha çok istismar edildiğini biliyourz. Çocukların  sosyo-ekonomik yapısına baktığımızda  cinsel istismara uğramış ve ruhsal bir çok sorun sergileyen çocuk ve ergenlerin bir çoğunun sosyal olarak izole olmuş, ekonomik olarak güçsüz ve duygusal olarak koruyucu olmayan ailelerden geldiğini görüyourz. Ebeveynleriyle bağlılığının zayıf, anne yoksunluğu veya annesi  hasta olan çocuklar  daha fazla istismar edilme riskini taşıyor. Ebeveynlerin yetersiz bakım ve gözetmenliği ve çocukların cinsel istismar hakkında bilgilerinin olmamasının da çocukların bu olaya maruz kalmasına neden olmaktadır.

Saldırganlar kimdir ?

Ensest vakalarının yaygınlığı, çocukların bir yabancı tarafından cinsel istismara uğrayabileceği yargısının bir mit olduğunu ortaya koymaktadır.  Çünkü Adli verilere göre yasal başvuruda bulunmuş, mahkemesi sonuçlanmış ya da süren vakalarda ise saldırganların %39′unu öz baba, %15′ini öz ağabey, %17′sini yakın akraba, %28′ini ise uzak akrabalar olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Nüfusbilim Derneği’nin (2009) altı ilde yaptığı araştırma sonuçları, en sık görülen istismar çeşidinin baba-kız ve baba-oğul ilişkisi içinde, ardından da dede-torun, ağabey-kardeş ve akrabalar ilişkileri içinde gerçekleştiğini ortaya çıkarmıştır.

Bu şiddete neden olan etkenler nelerdir ?

Cinsel tacizin ne bir coğrafayası ne de sosyal bir sınıfı vardır. Her yerde ve sosyo-kültürel ve ekonomik olarak farklı ailelerde yaşanır.  Türkiye’de ailenin ne pahasına olursa olsun korunması gereken bir kurum olarak algılanması ve cinselliğin birçok kesim tarafından hala konuşulamıyor olması, çocukların cinsel tacize uğraması olgusunu çeşitli açılardan şekillendirmektedir. Çocuğun cinsel konulara yönelik merakının karşılanamıyor oluşunun, çocuğu saldırganlara karşı daha zayıf bıraktığı ise konunun başka bir boyutudur.

Erkeklerin karşı cinsten kendi yaşıtı olan biriyle cinsel  ilişkiyi tehdit edici bulması, karşı cins tarafından rededilme korkusu olması ve cinsel doyum kaynaklarının  olmaması ya da  tam tatmin etmemesi (evlidir, ama cinse ilişki iyi değildir gibi) çocuğu istismar etmesine neden olur. Çocuk istismarcıları hem kişilik olarak çok sorunlu ve ağır ruhsal sorunlar yaşayan kişilerin yanında, toplumda normal olarak gördüğümüz kişilerdir. Örneğin,  işinde aşırı stres yaşayan, evlilik sorunları olan, alkol ya da madde kullanan erkelerde çocuğu cinsel olarak istismar edebilir.

Cinsel şiddetin belirtileri nelerdir ?

Maruz kaldıkları cinsel şiddet çocuk ve ergenlerin kişilik gelişimini derinden etkiler, çünkü cinsel istismarın yarattığı travma, bedensel olduğu gibi psikolojik bütünlüğü de zedeleyen bir olaydır. Cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerin cinsel istismar yaşantısına özgü tipik davranım bozuklukları gösterdikleri ve hem travmayı izleyen kısa dönemde hem de travma sonrasındaki uzun bir dönemde ağır ruhsal sorunlar yaşama riskine sahip olduklarını ortaya çıkmıştır. Cinsel taciz, çocuklar üzerinde kısa zamanda etkisini gösterir, bununla beraber ileriki yaşantılarını da oldukça olumsuz etkiler. Kısa süreli etkilere örnek olarak saldırgan, kaçınmacı ve kendine zarar veren davranışları, altını ıslatma,  uyku bozuklukları, bulantı, kusma, karın ve baş ağrısı ve karşı cinse karşı güvensizlik sorunlarını sayabiliriz. Cinsel istismara maruz kalmış çocukların  ayrıca  aşırı cinsel aktivite, ergenlikte gebelik, aşırı cinsel saldırganlık, kontrolsüz mastürbasyon, resimde tacizi belirtme, anüs ve ya vajinaya yabancı cisimler sokma, cinselliğe anormal ilgi ve ya ilgisiz kalma gibi belirtilere sahip oldukları da ortaya çıkmıştır.

Aile böyle bir durumun yaşandığını nasıl anlar ?

Çocuğun her zamanki tavır ve halinden sapması ve yukarda bahsettiğim belirtilerden bir kısmını yaşıyor olması ebeveynleri harakete geçirmelidir. İstismar ortaya çıkınca da ailenin verdiği tepkiler çok önem taşır. Eğer aile çocuğu suçlayıcı, yargılayıcı ve aşağılayıcı tepkiler verirse çocuğu tekrar duygual bir şiddetle mağdur eder ve çocuğun uzun süre sorunlar yaşamasına neden olurr.

Anne ve babalar unutmamalı ki ne olursa olsun ve nasıl başlarsa başlasın suç hiç bir zaman çocuğun değildir. İstismar ortaya çıktığında çocuğa yakın kişiler, çocuğa kötü olayın bittiğine, kendisine yardım edilip korunacağına ve herşeyin tekrar  yoluna gireceğine dair güven ve teminat vermelidirler.

Tabii unutmamak gerekir ki istismar eden kişi (saldırgan) çoğu zaman aile içinden biridir. Bu durum, ailenin de yapısal ve ruhsal olarak olarak  ölümüne neden olur. Bu koşullarda hem çocuğa hem de aileye yardım  ve destek çok büyük önem taşır.

 

Bu durumla başa çıkmak için aile ne yapmalıdır ?

Ailenin içten, sıcak ve şefkat dolu anlayışı çocuğun tekrar sağlıklı bir hayat sürmesinin  en temel koşullarından biridir. Ailenin kriz ve travmatik olaylarda oldukça fazla iyileştirici gücü vardır. Aileler ve çocuğa yakın kişiler;

    • daha fazla ilgi, sevgi  verip, birlikte zaman geçirerek,
    • çocukların normal düzenlerine dönmelerine yardımcı olarak (aile ortamı, okul, sosyal çevre gibi),
    • evdeki sorumluluklarını yerine getirme ve okula ilişkin başarı beklentilerini geçici olarak erteleyerek,
    • ortaya çıkacak saldırgan ve sorunlu davranışlar için nazik uyarmalar yapıp açık-net sınırlar belirleyerek,
    • olumlu davranışlarını takdir edip ödüllendirerek,
    • yapılandırılmış ama basit ev ve sosyal uğraşlara yönlendirerek,
    • düşünce ve duyguların sözel olarak, spor yaparak ya da sosyal oyunlarla ifadesini teşvik ederek ,
    • çocuğun yanlış anlamalarını ve çarpıtmalarını düzelterek,akran desteği alması için sosyalleşebileceği faaliyetler düzenleyerek ve çocuğu istismar ve diğer travmatik olaylar ve etkileri konusunda bilinçlendirerek çok iyi yardımlarda bulanabilirler.

 

Çocukları ihmal ve istismardan korumak için neler yapılmalı ?

Sadece cinsel değil, aynı zamanda duygusal ve fiziksel şiddeti öğrenmenin çocuklukta gerçekleşip yetişkinlik süresince kalıcı hale geldiği dikkate alınırsa, çocuklara yönelik istismarı önleyici çalışmaların önemi kavranabilir. . Öncellikle toplumun bir bütün olarak bu sorunu tanımlaması ve önüne geçmesi için ailelere ve halka yönelik eğitim programlarıyla toplumun çocuk istismarlarına yönelik sağlıklı tutum ve tavırlar geliştirmesi gerekmektedir. Okullarda veya basın ve yayın organlarını kullanarak çocuklara yönelik yapılan istismarlar hakkında bilgilendirme çalışmalarının çocukların istismardan ailelerini haberdar etmeleri ve ailelerin de çocuklarını istismardan korumaları konularında olumlu sonuçlar doğurur. Çocukları istismar çeşitleri ve saldırganın kimler olabileceği hakkında bilinçlendirelim. Çocuklara erken yaşata cinsel bilgiler verelim. Çocuk sağlılık dokunma ve temasın ne olduğunu ve kimlerle olacağını  bilmeli. Ebeveyler olrak çocukları yakından takip edip, gözlemleyelim. Ama bu asla aşırı baskı ve koruyurucu şeklinde olmasın. Medaynın şiddeti güncelleştirmesi, sıradanlaştrıması ve meşrulaştırmasına izin vermeyelim. Bu tür suçları ağır cezalarla yargılayalım.

 

Ayten Zara

Bu yazı 02.01.2011 tarihli Hürriyet Gazetesinde ‘‘İstismar En Çok Yakın Çevreden Geliyor!’’ başlığıyla yayınlanmıştır.